Freitag, 10. Januar 2014

Narkissos, Narsisizm ve Nergis…

Mitolojik derinlikleri de olan hikayemizin Narkissos’u İbrahim Ferhat‘tı, ama bir de Nergis annemiz varmış, sahi Mete’nin annesine dair hiç konuşmaması ilginç bi durum değil mi? Mete’nin Narkissos’un adını temize çıkarmak uğruna tam bir Narsisizm savucusu olması, Nergis için uğraşan Türkan’ı dinlememesi olayları bambaşka noktalara taşıyacak gibi. Asıl sorun, Esra yine başına kaldı Mete be, otur şimdi narsist narsist derdine yan.

Hürriyet ailesi tahkime gitti, hükmen mağlubiyet içten bile değil, bu ibretlik ve paranomik aile faciasının yakmadığı devre kalmadı. Daha ne kadar dramatik konuşsun ki kızımız Zeynep. Mufassal, muhtasar ne kadar te
şbiğ varsa dağarcığında hepsini seferber eyledi mutsuzluğunu anlatmak için ama anlatmak yeter mi ki?!? „Senin için yaptım kızım“ diyerek tüm yükün omuzlarına bırakılmasını kaldıramadığı için mi gitti Türkan, annesi ve Zeynep bu sebepten mi daha ılımlı yaklaşıyor yaşananlara. Zeynep’in hala Boztepelileri, babasının şu anda yaptığı işi (ki Türkan elinde silahla dolaşıyorsun baba derken Zeynep de o sofradaydı) hiç merak etmeyip, şirket servisinde otogar kafasıyla pişmaniye düşlediğini, Pamir’in ısmarladığı yorgunluk kahvesiyle kafayı dağıttığını, arada bir de Ömer’e laf sokup rahatladığını düşünmüyoruz, değil mi? Biliyorum akraba evliliği olsaydı bile bunları yapmazdı Zeynep, ki yapmıyor da zaten. Kahve de kahvaltı da bahane, Pamir’den babası ve Boztepeliler hakkında bi şeyler öğrenebilme çabasında bence Zeynep, yani olması gereken de bu değil mi? Zor Ölüm’ün kamera arkasını kim merak etmez ki! Hobi olarak „her şeyden şüphe eden“ Türkan gibi bi ablanın kardeşi yalnızca „Brezilya düşlerine“ odaklı yaşamıyordur değil mi? Soruların girdabında kaybolur gibi olduğumda şu üçgene bakıyorum, iyi geliyor



Denize düşmüşün yılan da ben olmuşum
Kurtuluş iksirlerini yanlış kazana dökmüşüm
Sen bişey yapmamışsın ki, elmayı parlatıp
Ben ısırmışım, yine ben yine ben olmuşum.. (Sıla / Rus Ruleti)

Ve Boştepeli ile Mete yine karşı karşıya, hep bi rus ruleti… Peki ya Pamir, nice yalandan iksirle dolu kardeşlik kazanında elmayı parlatmak için ne çok uğraşıyor, rus ruletinden de nasibini aldı… Vakti gelince seve seve ölecek kardeşi için, şüphemiz var mı, yok. O vakit kahvaltıdan mahrum kaldı diye üzülmek yok, bu hikaye ne lalelerin ne nergislerin hikayesi, bu hikaye narsist dünyamızın hikayesi…

Mete’ye narsist diyerek abartıyor muyum, babannemin Boztepeli’yi evinde gördüğü an aklıma geliyor da, yok hiç de abartmıyorum. Ne güzel çorbadan bahseden komşularımız var diyor ya hani Türkan, ben bu hikayenin sonunda Türkan ile düşmanına benzemeyen Mete karşılıklı bi çorbacıda sadece çorbadan konuşsunlar istiyorum.

Onca şey arasında Esra’ya dair bi iki kelam edebilitem yoktu ama Murat Menteş çok güzel yazmış, Esra için gelsin; „Cehalet illetine duçar olup yalnızlık lanetine tutularak vahşet mertebesinde mutsuz olduğunuzda... en büyük teselliyi iPhone’unuzun dokunmatik ekranında bulacaksınız. Muhtaç olduğunuz kudret... internetteki alışveriş sitelerinde mevcuttur.“ (Ruhi Mücerret) Nilüfer’e dair umutlarım vardı Esra’yı alıp gidecekti, şimdi gerçekten ceza alacak mı, adalet savaşçısı şüpheci Türkan bunu da başarabilecek mi, meraktayım. Ayrıca, pembe dizi sever Kese ile denge sever Cengiz’in Berkes ile ilgili planlarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Eski Hikaye’nin 17. Bölüm’de final yapıyor olması gerçekten beni çok üzdü. Senaryosu, oyuncuları ve rejisiyle muhteşem bi kadroydu, inanılmaz sıcak, benden bizden bi hikayeydi. Tek tesellim, planlı bi şekilde bitiriliyor olması, hikaye havada karada ve yarıda kalmıycak, bitecek. İçim acıdı şimdi. Acısa da öldürmez, cehenneme döndürmez, hayatımı söndürmez, gideni de döndürmez şeklinde Sıla şarkılarıyla noktalıyım bu yorumu. Aslında vedaya dair yazacak çok şeyim var ama daha 3 bölüm var, erkenden vedalaşmak istemiyorum, şimdilik videoyu izleyip iç geçirmek serbest, sağlıcakla.




Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen