Freitag, 21. Februar 2014

Hepimiz birden sevinebiliriz!


Bazen bir başkasının sizin hayallerinize ortak olması, aynı fikri taşıması hayatınızı değiştirmeye yetebilir, tamam tamam bu çok iddialı oldu, en azından hayatınızı güzelleştirebilir.

Her iddialı konuşma beraberinde bi hüsran getiriyor değil mi, birinin hayallerinize  ortak olması, o hayalleri sizden çalarak da hayatınıza ivme kazandırabileceği anlamına gelir, bu da kendi çapında kıytırık bi iddia galiba.

Siz uyanmak için alarm kurup yatıyorsunuz, bense hayal kurup yatıyorum, bu da beni zaten pek fazla uyutmuyor.


Hey ahbap senin sorunun ne, derlerse bi gün vereceğim cevabı buldum. Hep alarm kurup yatmışım, hiç hayal kurup yatmayı denememişim diyeceğim, altını çizdim şu hayat dersinin, çalıştığım yerden sorun ülennnn….


Samimi konuşalım Yiğit Bey, bizi heyecanlandıran, icadımızı satıp kara kazanmak falan değil, icadımıza birinin talip olması, artı o birinin bizim gördüğümüzü görebilmesi, altını çizdim. Yalnız olmadığımızı bilmek duygusu bizi suan acayip onure ediyor. (...) Reddettiklerin kariyerini belirler Yiğido o_O




Şu gif üzerine saatlerce konuşulur mesela… Yiğido öyle bi bakış atıyor ki, beyin lobumda herbir hücre waka waka dansı yapıyor, haliyle iki kelimeyi bi araya getirmek zor ama, şundan çokça emin oldum, ben 1,5 adana değil Ali İhsan Varol seviyorum, o çok net!


Aslında ben after party derken tam olarak bunu kastetmemiştim ama oturup yazmak yerine, kalkıp danslara eşlik etmeyi tercih ediyorum bu bölüm için.

Ali ile Metin… Pirlo ile Inzaghi… Shakira ile ben… İkimiz birden sevinebiliriz, durma göğe bakalım, yok olmadı bu, hepimiz birden sevinebiliriz, durma dans edelim!







Sonntag, 16. Februar 2014

Kardeş Payı After Party




Artık perşembe akşamları Kardeş Payı’nı izledikten sonra bloga bi şeyler çiziktirmeye niyetliyim, after partye bekleriz, hiçbir reklam fırsatını kaçırmam.

Baştan söyliyeyim, Beşiktaşlıyım. Ali, Metin, Feyyza ve Karapençe VIP Kırahathanesindeki formalar galp ben. That’s the way, I like it

O müthiş sahne geçişlerini, Ahmet’in mimiklerini hatta Murat’ın dişlerini bile özlemişim. Bir de Ali İhsan Varol farkındalığı diye bi şey varmış, algıda ilk onu seçtim. Şunu söylemeliyim ki, Kardeş Payı ile İşler Güçler’in spiralleri hatta fontları bile aynı ama “insanlığa barış ve dirayet getirecek bambaşka ve muhteşem” bi proje olmuş Kardeş Payı

Ben bu üniversite terk hikayelerine, bi de açıköğretim işletme muhabbetlerine de a-acayip tav oluyorum. Hala bitiremediğim ekonomi üniversitesini, ben terkettim de o beni terk etmedi, içime içime ağlayıp, kocaman kahkahalar atıyorum o sahnelerde. 100 liraya yemin etmiş müşavirim, 98 lira giderinle demogojinin dibini deldin.


Kardeş olmanın bazı gerekleri vardır, misal bi saf arkada da olsa birlikte dinlenen Cuma hutbesini de bölüşmek paylaşmak gerekir zor zamanlarda. "Bekle deyip en iyisini verir"den kasıt 87 yaşında hayatın anlamını keşfetmek olmasa gerek. Bu saatten sonra senin için after party sabah namazını kaza etmekten öteye geçemez dediğiniz dede(!) parmağına musluk kapağından yüzük yapmış ya la.



Keşke Mozart kırmızı mercimeğe dair bi şeyler besteleseymiş, durup dururken laf sokuyorlar arkadaş. Saçı ayrı kendi ayrı şifre çözenler varmış bir de, içimize içimize güldük eyvallah Benim gülüşüm hiçbi zaman bi 22 Haziran olamadı zaten, 14 Kasım 1984'den beri yaprak kıpırdamıyor yüreciğimde. Ama mucit kardeşlerden umutluyum. Bize her yer Taksim…


Freitag, 14. Februar 2014

Fin


Boştepeli tarifsiz acılar içerisindeyken eğlenmeyelim. Hem Türkan mutlu değil, mutsuzluğunu bile paylaşmıycak kadar ketum, oyunbozan, mızıkçı… Minik sincabımız Zeynep de Ömer’i dram oynuyor diye katılamıyor şenliğe… Yemek ve fidayda hevesleri kursağında kalan erkekler, "Kuru fasulye, pilav ve turşunun" reddedilemez cazibesiyle avunup, son akşam yemeği tablosunda "(h)iç edilmiş mutluluklarını" kaşıklıyorlar…


Şimdi dön bak resme yeniden, ressam tabloda revizyon yapmış… Masa aynı masa, sandalyeler de… Ulan masa örtüsü bile aynı! Peki nerde tablodaki mutlu suretler… Pamir ile Asiye babaannem ne kadar daha "yetinmeyi bilmelisin, sana verdiği kadarıyla hayatın" disipliniyle yara bere içinde hayat yolunda yürüyebilecekler ki…


Senin dünyan bambaşka… Toz duman içinde gönlüm olsa da "gözüm yok aşkında"… Hem Pamir kim ki… Kendine yakışanı yapsın, tak tak net kesin ibarelerle yapayalnızlığınızın altını çizsin. "Bi tek kardeşliğimiz var elimizde" demişti… İki kardeşini de kaybetti…


Sevenin halinden anlarım. O düğüne de gelir fidaydamı oynar, halay başı mendilini kaparım. Limonatamı içer, pastamı yer, çeyreğimi takarım. Tüm bunların ispatı için illa ki sabıka kaydı mı gerekli… Saklı sevdaların, düş kırıklarının çetelesini tutan idari bi merci yok ki, bi gönül işleri bakanlığımız bile yok! (Menteş’e selam olsun)



Verilecek sözlerin esaretinden kaç, git buralardan. Buralarda grup başkan vekili olsan ne! "Tutun ellerimden yoksa düşeceğim" çaresizliğini tatmadan elele tutuşmanın da manası yok zaten, alışkanlıklar can sıkar… Neticede kaosa sevdalı güce odaklı ideolojiler değil mevzu bahis olan, alt tarafı dünya kupası… Ama dikkat et bir puana razı Anadolu takımı çakallığında elini tuttu gider ayak Ömer efendi, kazandığı üç puanı bi nikahla fidayda eşliğinde kutlar, sen de parmağındaki pırlantanın esaretinde "Kesf-i Alem Daire Başkanlığında başgezgin memure" olarak ömür çürütürsün.


Bir kadın sevdim, o da gözünün ucuyla bile bakmadı bana, bakar mı bakmaz… Abi kardeş ne çok benziyorlar birbirlerine… Pamir de artık kendiyle kendince konuşup, "olur mu olur" ihtimalinin peşinden koşup, toz-dumandan kül-dumana evrilmeyi öğrenecek artık, netice de hala yaşıyor, umut var, güzel kadınlar da…



Ben doyamadım ki Pamir ile Cengiz’e, kamera bile yeni yeni açılar keşfediyordu, neden erken bitti ki bu hikaye…


Neden yakışmasın ki eline çiçekler… Pek ala da yakışırdı… Eğer alet edilmeseydi çiçekler…

 

Narkissos İbrahim Ferhat’mış işte… Çiçekleri alet etmiş her şeye, kirletmiş narsist pislik. Hikayenin çiçeği "Mete"nin yüreğini ezip unufak etti… "Deli Gücük" öcüsü onunla nasıl yarışsın. İnandığı her şeyi talan etti Mete‘nin. Ama  Mete babaannesinin hikayelerindeki iyi adamlardan biri olmayı seçti. Güç odaklı, kaos yanlısı, orman kanunu çığırtkanı, insan kurdu sefil adamın oğlu olmayı reddetti. Onun babası 14 yıl önce öldü. “Ragıp burda, Cengiz burda, Boştepeli burda, Mete burda” tiatral seronomisiyle ölülerimizin ardından helva kavurup, ardlarından bolca Elham okuyoruz.



Şimdi Riva’da gün batımını beklerken hangi kitap okunur ki… Gel sıcacık gülümse ve tut ellerimden, Mandrake’den, vapurlardan, denizlerden, iyi demlenmiş çaydan konuşalım sahil boyu yürürken… Ömür boyu yürürken… Yolculuk için teşekkürler…

Teşekkürler…
Öncelikle bu güzel hikaye için Levent Cantek’e.. Volkan Sümbül ve Ali Demirel’e… Sonrasında tüm ekibe… Aslında ayrı ayrı yazmak istedim ama gönül terazisi yanlış tartmasın, ben hepinizi ayrı ayrı çok sevdim, yolunuz açık olsun…