Donnerstag, 17. Januar 2019

2018 Okumalari (20) - Oyunlarla Yaşayanlar



Bir "çok seviyorum nasıl yapalım" vakası daha, aslında şıpşevdi değilim ama Oğuz Atay kitaplarının bambaşka bi yeri var hayatımda. Tutunamayanlar’dan sonra bi okurun hayatı hiç de eskisi gibi olmuyor zaten. "Selim Işık ile Turgut Özben" her daim bambaşka benim için, bir de işte yeni sevdam "Hayri İrdal ile Halit Ayarcı" var, ha bi de "Ender ile Çetin", çok değil yani.

Oğuz Atay kitaplarını hemen tükenmesin diye tadımlık okuyorum artık. Oyunlarla Yaşayanlar bana Tutunamayanlar’dan bi bölümmüş gibi geldi. "Cemiyete faydalı kitapları neşredebilmek için basmaya mecbur oldukları en mükemmel satan kitapların listesi" bi harikaydı, bknz. Az Gelişmiş Ülkelerde Geri Kalmış Sorunlar. En sevdiğim cümle, en sonda olduğu ve spoiler içerdiği için paylaşamıyorum ama şu tirat da muazzamdı;

Ey zavallı milletim dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz. Size kendimden örnek vermek istiyorum… 



saffet (gerçek bir telaşla): hayır kendinden örnek verme. (coşkun'u kolundan çeker.) coşkun: (kolunu kurtarır): hayır, milletime hesap vermek istiyorum, kendimle hesaplaşmak istiyorum. yazmağa çalıştığım yarım yamalak oyunlarda değil, gerçekten hesaplaşmak istiyorum kendimle. fakat görüyorsun aziz milletim, aydınlar kolumdan çekiyorlar, beni yerime oturtmak istiyorlar. hesaplaşma sırası kendilerine de gelir diye korkuyorlar. onlara kötü örnek olurum diye korkuyorlar. ey zavallı aydınlar dinleyin! saffet (darılmış gibi): dinlemiyoruz. (coşkun'u yerine oturtmak ister.) coşkun bey, yeter artık... coşkun: yetmez. bu fırsat bir daha elime geçmez. bu fırsatı ben bile kendime bir daha vermem. ey sevgili milletim, kendimde bu cesareti bulmak için dünya kadar içkiyi, çok kısa bir sürede içmiş bulunuyorum. saffet: millet bu sözlerden anlamaz coşkun (konuşmasını aynı biçimde sürdürür): ve böylece samimyet buhranına kapılmış bulunuyorum. ve şunu biliniz ki, yıllardır bütün paramı içkiye yatırmış bulunuyorum ve şimdi karımın kazandığı parayı da içkiye yatırıyorum ve karımın evi geçindirmek için dikiş dikmesini bilmezlikten geliyorum ve her şeyi bilmezlikten gelmiş bulunuyorum: biraz daha rahat yaşayabilmek için evlendiğimi, sevmediğim bir kadının yanına sığındığımı, kaynanamın bunadığını, oğlumun serseri olduğunu resmen ve açıkça bilmezlikten geliyorum. saffet: bizi de kendinizi de üzüyorsunuz. coşkun: sen karışma, ben kendimden hesap soruyorum saffet: acaba bunu yalnız olduğunuz bir sırada yapsanız. coşkun: olmaz. yalnız insan kendine acır saffet: peki bu acımasız hesaplaşmanızın sonu ne olacak? coşkun: suçlu olduğum anlaşılacak ve hayatıma kendi ellerimle son vereceğim.

ALINTERI DEGIL, COPY PASTE BU ARADA  https://www.alintisoz.com/sozler/co%C5%9Fkun:-ey-zavall%C4%B1-milletim-dinle!-(durur)-%C5%9Fu-anda-hep/95680 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen