Sonntag, 13. Januar 2019

2018 Okumalari (7) - Değirmen



Açıkçası durmaksızın Sabahattin Ali okuyabilirim. Kürk Mantolu Madonna’dan sonra akıl edip Değirmen kitabını almışım. Kitabı bitirdikten sonra kızdım kendime, neden tüm kitaplarını almadım sanki diye ama acısını eylül alışverişinde çıkardım, bu yıl bol bol Sabahattin Ali okumak istiyorum. Tüm öyküler çok iyiydi ama "Kurtarılamayan Şaheser" tam bi "yazan adam sorunsalı" ile bezeliydi. Yazmak başlı başına bi delilik. 
BAZILARI HİÇ DELİRMEZ
KİMBİLİR NE KÖTÜ HAYATLARI VARDIR diyerek avutsunlar kendilerini artık, ki biz doyasıya okuyabilelim.
"Kırlangıç" adlı öyküde "Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki. Yaşadığımızın farkına varmayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?" gibi cevabını asla bulamayacağımız bi soru soruluyor.
Artık sözlükte karşısında eski yazan kelimeler var. Eski kelimelerle yolculuğum Orhan Veli’nin mektupları ile başlamıştı, Oğuz Atay ve Sabahattin Ali ile devam etti, hiç rahatsız olmadım, sözlükle kitap okumayı seviyorum ben. Bir de şöyle bi gerçek var ki, cümlede belirli bi musikiyi yakalamak için kelime dağarcığınızın geniş olması çok önemli, örneğin "hiddeti manasız bulan bir rikkat" tamlaması müthiş bir musikiye sahip değil mi! Özellikle bu tamlama bana  "Firkat-i bir telaş gibi olunca insanın, sırra kadem basıyordu dikkati" şarkısını çağrıştırdı. Cüneyt Ergün’ün bu tarz şarkılarından da ayrı keyif alıyorum. Her fırsatta açıp sıkılmadan okumalık öyküler var kitapta. "Zaten sıkmadan uzun uzun anlatmasını bilen yegane geveze denizdir" diyor Sabahattin Ali ve kesin denizle yakın bi akrabalığı var.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen