Kitap hakkında duyduklarımdan sonra
beklentim nirvanaydı ya da "her kadının başucunda durmalı" şeklinde
tavsiyeler olduğu için, benim içerikten beklentim biraz daha farklıydı galiba,
hiç kitap arkası yazısı okumuyorum, o alışkanlığı kazanmam lazım. Ne kadar az
yazar tanıdığım bu kitap sayesinde kesinleşmiş oldu, uzunca bi alışveriş
listesi çıkar bu kitaptan. İyi ki, The Guernsey Literary and Potato Peel Pie
Society ve Bright Star filmlerini izlemişim, orada duyduğum şair ve yazar
isimleri sayesinde, 'bak o kadar da cahil değilim' dedim kendime. Bright Star’ı
izledikten sonra Keats’i araştırırken mezar taşında yazan cümleye denk
gelmiştim tesadüfen. Aslında editörlerin görevi olmalı bu iş. Woolf, Keats’in
mezar taşına gönderme yapmış geçmiş, o cümle kitapta yok. Editör notu olarak
paylaşılabilirdi bence o cümle, ben editör olsam öyle yapardım. Artık internet
var, arayıp bulmak sıkıntı değil ama internet yokken, okuyucu Woolf’un hangi
cümleye atıfta bulunduğunu nasıl öğrenebildi acaba? İmkansız değil ama epey zor
olamalı. Hem editörün bi görevi de okuyucuya o komforu sağlamak olmalı, neyse.
Üçüncü bölümden itibaren kitap benim için
daha ilgi çekiciydi, ilk iki bölüm biraz daha sıkıcı geçiyor. Kitabı elime
tekrar alınca şaşırdım, ne kadar çok cümlenin altını çizmişim. Benim için
harika bi okuma rehberi oldu, her kadının kendine ait bi odasının olduğu bi
gelecek ümidiyle…
"Romanlar çokluk bir panzehir olmak
yerine bir uyuşturucu olduklarından ve kızgın bir damgayla dağlayıp harekete
geçirmek yerine kişiyi derin uykulara gönderdiklerinden…"
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen