Sonntag, 13. Januar 2019

2018 Okumalari (4) - Peri Gazozu



Sosyal medyada bu kitap her paylaşıldığında, kitabın ismi de çok sevimli olduğundan mıdır nedir, içerik hakkında daha uçucu ve hafif beklentilerim vardı. İyi mi kötü mü bilmiyorum ama kapak arkalarını okumak hiç âdetim değildir, yıllardır karşıma sıklıkla çıkan, tavsiye edilen, çoğunluğu klasiklerden oluşan bi alışveriş listesi yapıyorum kendime. O yüzden ne kitabın konusuna takılıyorum, ne de arka kapak yazılarına. Peri Gazozu’nu elime alıp, ilk iki-üç bölümü okuyunca öyle sarsıldım ki, hiç böyle bi içerik beklemiyordum. "Aşk olsun be adam, nasıl yaşadın, nasıl yazdın!" diye diye bitirdim kitabı. O kadar bizden, o kadar gerçek, o kadar acı hikayeler var ki…
Kitabı okumaya başlamadan yaklaşık bir ay öncesinde kafama sil baştan tıp okumayı koymuştum, tıp okumayabilmek için özel bi sınav var Avusturya’da. Oturup sınav sorularına bakıp ufaktan hazırlanmaya bile başlamıştım. O süreçte İza’nın Şarkısı’nı okumuştum. İza da doktordu ama kitabın konusu hiçbir şekilde İza’nın doktorluğu üzerinden ilerlemiyordu. Tevafuk diyelim, ardından Ercan Kesal’ın doktorluk tecrübelerini okudum. Aslını isterseniz Türkiye’de liseyi bitirdiğim için burada sil baştan kimya, fizik, biyoloji çalışasım gelmedi Almanca. Ayrıca sınava talep çok olduğu için kazanmak da çok kolay değildi, hem benim neyimeydi 32 yaşından sonra tıp okumak. Ercan Kesal da anlatıyordu işte, kolay değildi o beyaz gömleğin hakkını vermek. Ben de yazılım öğrenmeye karar verdim. Evet her iki ayda bir yeni bir şeye kafayı takıyorum ben.

Ercan Kesal’a her bakımdan gıpta ediyorum, kitabı okuduktan sonra TEDx konuşmalarını dinlemiştim, bir de kendi kitaplarından ve yazma rutininden bahsettiği bir video var izlemenizi tavsiye ederim. Yaklaşık dört yıldır Türk dizisi falan izlemediğim için Çukur izlemiyorum ama kesin Ercan ile Erkan çok sağlam bir iş çıkarıyordur orda da.

Kitap arkası yazılarını çok okumuyorum dedim ama şu an elime alıp bakınca söyleyebilirim ki, kitap hakkında fikir sahibi olmak açısından çok iyi bi arka kapak yazısı hazırlanmış, burada paylaşmak isterim:

Hayatın en yalın ve en efsunlu meseleleri, ölüm ve yaşam, annebaba-çocuk arasındaki zor muhabbet, büyümek ve yaşlanmak üzerine… Vefalı bir oğulun gözüyle. Bilhassa ölümün, ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine… “Alışmaya” direnen bir hekimin gözüyle. Taşranın sıcak kucağı ve serin kasveti üzerine… Orayı hem içinden hem dışından bilen bir evladının gözüyle. Türkiye’nin ipin ucundaki yakın tarihinin gölgesi… Kalbi avucunda birinin gözüyle. Ercan Kesal’dan, aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parçaları, sohbet makamında insan hikâyeleri.

"Okumak iptiladır, müptelalara selam" diyen İLETİŞİM sen de iyi ki varsın. Küçük bi alıntı ile bitiriyorum:

"Farkında mısınız, sahip olduklarınızın, başkalarının da işine yarayabileceği bir büyük sofradır yeryüzü?"

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen