Delilim yok ama 33’e doğru
yol alan bireylere bi şeyler oluyor. Bunalım mı, arayış mı bilinmez,
"artık yeter" diyor insan 33 yıl sonra. Ben bu durumu neredeyse hicri
ve miladi takvimlerin her 33 yılda bir çakışmasına bile bağlar oldum; ay, güneş
ve dünya aralarındaki açık hesapları kapatıp, 33 yılda bir yeni bi defter
açıyor galiba. (Bilim kanayan yaralarıma merhem ol, kendimi çok salak
hissediyorum) Bu kitapta da 32 yasından sonra hayatını değiştiren biri var.
"Otuzlarını geçtiğinde insan yenilikleri denemekten ziyade, mevcudiyetini
korumaya meyilli oluyor. Çünkü yeninin sebebi geçmişin başarısızlıkları gibi
gözüküyor. İşte bu, otuzunu deviren insanlara daha da koyuyor. Bu vakte kadar
yaşadım da elimde ne var, diye soran cümleler kurduruyor."
Ben hayatımı değiştirme
kararı verdikten sonra "aferim bak yapan yapmış, sen de yap"
diyebilmek için kendime bu kitabı aldım. İşi bırakmak, hayatımı değiştirmek
oluyor benim için, ne çok dramatize ediyorum her şeyi ya.
"Ne iş yapacağımı
bilmeden okudum ben, okumayı sevdiğim için okudum." Evet ben de öyle
yaptım, şimdi iş bulamıyorum. Hep ne yapmak istemediğimi sayıp döküp duruyorum,
ama gerçekten ne yapmak istiyorum hiçbir fikrim yok. "Ne yapmak
istemediğine değil, ne yapmak istediğine karar verene kadar bir nefes al artık,
bir dur be Fulsen." Bi durup nefeslenmek lazım gerçekten, "edebiyat
sevdalısı, kalemi güçlü sayısalcıların" para edecek bi hayali olabilir mi,
bunu uzun uzun düşünmeli, fakat çok da derinlerde boğulmamalı. "Fuzuli
düşünceler bunlar. Sinema endüstrisine iyi para kazandırdı bu, diğerini seçsem
şimdi ne yaşardım sorunsalı."
Kitap beklentimin çok
üzerinde çıktı, hatta bi ara "okuyucuya garsonluk yaptırıyor bu kız, valla
yoruldum" dediğim oldu, bir sandiviç tarifi yazmış, gecenin ikisinde
karnımı açıktırdı o derece.
"Bugün nice zaman sonra
ilk kez yazmak istiyorum. Canımız yanmadan neden yazacak bir şeyimiz olmuyor.
Kelimeler dünyanın en timarhanelik icadı."
"Fal baktırmaktan
hayati yaşayamıyor, o oturmaya devam ederken bir ihtimal yaşayabileceği günleri
birisi ona anlatsın istiyor."
"Sıfır, sorgulamadan
kabul etmenin en üst mertebesidir. Doğada karşılığı yoktur. Doğada her şeyin
bir varlığı vardır, yokluk insan icadıdır.
Bir, sorgulamadan kabul
etmektir. Dodada karşılığı vardır. Bir ağaç, bir insan… matematikte ise kimileri
için tanrı gibi, kimileri için büyük patlama ya da ilk oluşan amino asit
hücresi gibi her şeyin başladığı yerdir.
İki, bu dünya üzerinde var
olduğunu hissetmektir. Atomu meydana getiren proton ile nötrondur, Adem ile
Havva, kadın ile erkektir. Sorgulamadan kabul etmek değil, kabul ettiklerinle
varlığı ispat ettiğindir.
Üç. Yaşam kaynağıdır üç,
doğurganlık, maddeye hayat verendir. Nötron ve protonun etrafında dönen
elektronla enerji kazanmasıdır. Kadın, erkek, çocuktur. İnsanın ruhundaki bir’in
iki olacağı kişiyi bulup bütünleşmesiyle, yoktan bir canlı yaratmasıdır.
Dört dengedir. Kediler hep
dört ayaklarının üzerine düşer. Güçlüdür. Yere sağlam basmamızı sağlar.
Beş dünya üzerindeki en
güçlü bağdır, karbon bağıdır. Kömürü elmas yapandır. En zor parçalanandır."
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen