Dienstag, 3. Dezember 2013

Bahane

Bölüm yorumuna geçmeden rating olayıyla ilgili bi iki kelam etmek istiyorum. SBT nin kendi sitesindeki bilgi: “Kent ve kır nüfusunu içine alacak şekilde İBBS-NUTS (İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması) kriterlerine göre, Türkiye’yi oluşturan 12 bölgeden seçilen 15 ildeki toplam nüfusdan tesadüfi yöntemle seçilen örnekleme göre 2684 hanede TV İzleme Ölçümü(Reyting) yapmaktayız.” 15 il, 2684 hane… 2011deki nüfus sayımına göre türkiyede 74.724.269 kişi yaşıyor ve kaç ilimiz vardı bizim, 81. Tabi pek adetten değildir ama dünyanın kaç kucağı varsa işte oralarda türkçe kanal izlemek için extra para ödeyen Türkler vardır ki, sayısını kim nerden bilsin… Elbette her hanede rating ölçümü yapın demiyorum ama REKLAM VERENLER uyanın artık demiyo ya kimse, ifrit oluyorum arkadaş. Milyon liralık reklam vericem ne için 2684 hanenin keyfi için, peh peh peh… Sosyal medya diye bişey var artık da azçok birileri sesimizi duymaya başladı, bu twitterdaki TT olaylarından pek anlamam ama net verilerle konuşalım, yalnızca startvnin sitesinde 7. Bölüm izlenme sayısı an itibarı ile 283.721, bu kadar kişiyi 2684 hanede yatırabilirseniz, evsiz yurtsuz kimse kalmaz, neyse olayı sosyalizme bağlamayalım, kapitalizm konusuyoduk şurda, aman neyse işler güçler ile leyla ile mecnun bitmesinde, diğerleri akan suda yolunu bulsun, ne edelim hacı…

Günlük hayatta işitsel şeylere takılıp görselleri umursamadığımdan 1-2 defa ayak üstü konuşmuşluğum olan insanları uzun süre sonra genellikle tanımam, ama bu durum tv olunca değişiyor, illa ki tanıyorum ama nerden tanıdığımı çıkaramıyorum, en son İstanbulun Altınları dizisinde Nadir Sarıbacağı görünce ben bu adamı bi yerden çıkarıcam diye diye delirmiştim Oluyor böyle ilginç hadiseler, Ahmet Kuralın yüzü gözünüzün önüne geldi mi, ha işte o HEAT de Al Pacino ve Robert De Niro ile oynamış adam, yoksa o Murat Cemcir miydi, siz karar verin. Yalnız Ahmet’in odasındaki posteri twitterdan falan paylaşın hacı, öyle photoshop falan bilmiyoruz, eldeki programlarla sanata zulm ediyoruz ağa.



“Bu bi işaret” diye nelere tutunmadık ki hafız, en çok rüyalara tutundum ben, denizaltında batık sehirler, tarihi eserler gördüm 3-5 kez, Allah’im bu neye işaret diye çok sordum ama hepsi tırt be hacı, rüya işte, bi ‘cry for help’ falan sanmamak lazım. İlla ki bi cry for help arıyorsak, genç ve hevesli yazarların control+F isyanına kulak vermeli. Hırsızlık, özgünlük, orjinallik, su kütleleri ve ben bişeyleri bi yerlere taşırken at kullanmıyoruz abi, bizimki bildiğin hayal hamallığı… Edebiyata gönül verdim vereli, en büyük hayıfım neden benim şu meşhur yazarlar gibi 2 ismim yok olmuştur, hakkaten fonetiği müthiş karizmatik ve de edebi duruyor hacı, misal Halit Ziya Uşaklıgil, azbiraz hemşehriciyim ben de, tabi Samsun’un medar-ı iftiharı, Zihni Shaggy Sinir… Sahur programı fikrin ciddiye alınmadığından mı ‘şifre-pastırma takasından elde edilen ganimet’ suçunu bastırmak istediğinden mi bilinmez, bi ‘banka dekontundan teskere’ ayrıntısını dillendirdin diye şeytanla basın belaya girecekti sahur sahur, etme Sadi Mazhar Özkanım…

“Niyet ettim, tost yedim kola içtim, sahura kalktım” daha da bişey demiyorum ben… Mutfak nöbetiydi, öğrenci eviydi, Behzat Cheydi, mankendi, çıtçıtlı bodydi derken anladım ki, sıcaklar iyi kafa yapıyor, geç diğer sahneye… Çaresiz kalınca bilim insanlarına çamur atan tek fani ben değilmişim, Pisagor’a, milattan önceki teoremlere bile isyan edenler varmış… ne zaman ütü yapsam, uzayla uğraşcaklarına şu ütüye bi çare bulsalar diye çok kulaklarını çınlatıyorum, sonra da tabi bunlar pek ütülü giyinmiyor diye bi de çamur atıyorum, sonra zihnime iki resim geliyor, birincisi ikidirhem bi çekirdek hukuk hocası, diğeri buruşkırış gömleği ve eski kotuyla matematik hocası, bi de burdan sesleneyim, ey bilim insanları çamaşır makinesine hangi programda atarsan at kırışıyor o çamaşırlar, ütüsü kolay kumaşta bulmuşsunuz ama illa ki ütü istiyor, nolur başka çareler üretin, akşam yine ütü partisi var… „Kanun değil o, teorem, kanun olsa bulurduk bi avukat ayarlardık.“ Ya işte kaleidoscope9 gördün mü iki resim arasındaki farkı, biri matematikçi, diğeri hukukçu, şekle takılma „fikre“ odaklan…

Salih abinin gastriti varmış ile başlıyor Ahmet’in toklarla imtihanı, Muratla tam ergen kardeşler gibi kavga ediyorlar yalnız, smileydi, kildi, diş fırçasıydı bu ne la? Rüstem amca da ayrı tatlı, hep öyledir zaten yetişkin biri gelir ergen kavgası biter, tabi gelen yetişkinler her zaman hep rica hep rica formatında değildir, farklı farklı desturları benimsiyenler vardır aralarında, hep terlik hep terlik gibi…

Sunum dediğin böyle olur, ne o öyle icat ettiler bi powerpoint, ki Nurhan Damcıoğlunu powerpointte hayal edemiyorum. Tek rakibim THY neslinden olduğumdan Nihat Hoca yı harcarsınız siz gençler diye gaza getiriyim Sadiyi diycem ama Sadi olmuş Messi durdurabilene aşk olsun, ön hazırlıklara başla o zaman Sadi Celal Cengir…

Rüstem amcanın duygu sömürüleri de koltuğundan beter. Ki koltuk diyip geçmemek lazım, kas yapısı farkını değilse de kaçırılan gözlerdeki yalanları döker ortaya. Muratın da haklı bi sebebi varmış, fitneci Ahmetin yatsı sendromuna takılmış. Oruçta bile boşluk arıyoruz arkadaş, hepimiz mülkün temelinin avukatlarına ne kadar muhtacmışız, ee tabi kanun değil teorem değil inanç olunca konu en yetkili merci, dinine bağlı fesupanallahçı Erkin Koray Mesuttur.

Zehranın çocukluğuna indiğimiz iyi oldu, kızın sorunu o meşhur soruları çok da dert etmemesiymiş, öğrenmiş olduk. şu günde ben annem mi babam mı ikileminde çok kalıyorum ya, ikizlersem demek ki… Sherlock Sadiye mi şapka çıkarmalı, yoksa kurguya mı bilemedim, anavatanı anadolu imiş eriğe şapka çıkaralım o zaman, bi de karınca kötü hakkaten, ben de yaz akşamları pek bi ışıklı diye odaya dolan kelebeklere uyuz oluyorum, ölüp kalıyorlar 24 saatte, bak ömür ne kadar kısa bile diyemeden. Ki karıncalar ne kadar mesaj verir hesabını yapamazsın, dikkat eğilin diyen de olmaz.

Karun iddialı değil mi, niçin, Uşak desem mesela, vallahi ben bu oyunu çok sevdim oynarım hacı. Yapımcılar da ne çilekeşmiş arkadaş, bitip tükenmiyor oyuncu milletinin istekleri, tokatlatırız, bunun da fonetiği güzel… Erkin Koray ışığı olmasa da Yaşar Nuri ışığı varmış Mesutta, Ahmet de 12 okula gittim diyo ama ortaokul yokmuş herhalde o 12 okul içinde, flu çağmış… Ahmet kocana hangi yemeği yapacağına karar veremedin kesin yoksa olmuştu bu iş, ne düşündü o kadar ya, kıyamam. Bi de yemeğin tadına bakmak nedir, kızım yine tuzsuz olmuş diyene uzat tuzluğu gitsin, ne uğraşcam tadına bakmakla. Kadınlara çok iltimas geçilmiş diyen Ahmet, seni özel günlerinde düşünemiyorum bile Sapancalara kahvaltılara gidesice… 90km 61 gün derken yine bi feride doktora mum oldun Ahmet, fıtıfıtı değil bildiğin toz oldun. Koltuk mu dedektör mu belli değil, oruçlu olmayanı anında buluyor, antibiyotik önemli tabi.

İşte en sevdiğim oyun yeniden başladı. Memleket hikayeleri… Denizli esnaf ve zanaatkarlar odası ödül töreninde Yapımcı Hayri, yok Yapımcı Hakkı, yok yok Hakkı Şinasi Yurtsever… Yanlış hatırlıyor olabilirim ama bizim yapımcı Hayriydi, şimdi Hakkı oldu. Ki Esnaf ve zanaatkarlar odası başkanı Hakkı Şinasi Yurtsever dedi ya la, neyse… Hazırlanan konuşmalar hep mi yalan olur arkadaş, en iyisi demek en iyisi…

Kardeşler hep kavga etmek için yoktur tabi bacağını tekmeleyerek konuşuyorsa diyemediği bişeyler vardır mesela, önce dolaylı yollardan söyler, belki bambaşka yeteneklerin vardır… Sadi de potansiyelin farkında olgun bi abi sonuçta, takcak bi şey yok kafaya… Bir yıldız kayıyor dilek tut nedir ya, tıpta bambaşka bi vaka oldun Ahmet, bilim insanları bi de seni mi çözmeye uğraşsın, benim ütüye hiç sıra gelmiycek mi arkadaş. Karnında çok balon var Ahmet, seninle Ürgüp semalarında rahat uçulur…

Allah tüm manicileri didaktik mısralardan korusun. Ama en çok, cümlemizi meraklı davulculardan ve dans eden murat ve sülalesinden korusun. Muratın sınırlarından iyice tırstım yalnız, sabaha kadar ezine peyniri hakkında da konuşurmuş, iyice ikna oldum. Yalnız yerli yersiz durmadan konuşan boş adamlardan değil vesselam, kolbastı ve sultan süleymanın vals yasağını açıklığa kavuşturdu, eyvallah. Evet Engin yemin etmiş, kimseye ekmek yedirmiycekmiş Murat, taa Madagascara kadar el atmış haberin olsun.

„Ben bunun üzerinde öyle bi koşarım ki gelen elektrik faturasını ödemek için hastahane kadrosundan iki tane hemşire çıkarmak zorunda kalırsınız, biri sen olucaksın diye korkuyorum.“ „Bahaneler Ahmet Bey, anüs gibidir, herkeste bi tane bulunur“… „Sizin bu oyuncu tayfasının böyle fit, güzel vücutlu kondisyonlu falan olması gerekmiyor mu?“ „öyle mi valla sizin de normal şartlarda sarışın, uzun boylu, beyaz jartiyerli, türk erkeklerinin fantazilerini süsleyen, kalem gibi bi hatun olmanız lazımdı ki, ama gel gör ki resme bak kurukale.“ „dedin ya la“ „dedim ya la, kusura bakmayın hemşire hanım, oruç işte açlık, normalde hiç diyemem.” – yorumsuz –

Sadının projelerinde dur durak yok yalnız, hep yedi numaraya gidiyorum ama ordada bi Rüya vardı, böyle cikletlik şiirler yazardı. Kalp elektrodu mu, internetten falan açıklasalar ya bunu, kağıt ziyanı. Ahmetin kalp elektrodu adlı esere, eleştirmen doktorun yorumu: İlk kısımlar baya heyecanlı, e hikaye de oturmaya başladı yavaş yavaş, aa burda bi climax var, hiç bi şeyin yok Ahmet. Bi de tıbbi bi terim diye ezikliyo, zaten şu doktor milletini hiç anlamıyorum arkadaş, benim tüm bantlar bekleme odasında koptuğundan, kendilerini tabi tabi hıhı-hıhı diye geçiştiriyorum. Kalbinin maşallahi var teşhisini de al git Ahmet, yine mi telif barajına takıldı o yanık nameler, nisyean eden karnımı biraz olsun duy yeterlerin nerde?

Tarihin seyri, Muratın şekli değişti, Halem nerdesin sen, gözlerim yolda kaldı, bu da benim manim, nasıl güzel olmuş mu. Sadinin içindeki sanat aşkı, Ahmetin karnındaki balonlardan daha şişkin çıktı ya la, baskılardan yılmayan şair, sen dert etme, şimdi onlar düşünsün…

Zeki D. projesi İ.Q.su 190 promil olan yapımcının ellerinden kayıp gitti ya la, kaybeden beyin-karaciğer kardeşliği oldu, neyse Tevetoğlu Tarkanın da evet diyesi yoktu zaten, tipe bak.



Laptop fabrikasında çalışan Malezyalı bebeler deyince bi içlendim yalnız, niye böyle yapıyosun be Murat, sen de benim gibi kısırcısın demek, iftara kısır yapan bi zihniyetim de ben. Murat böyle uzun uzun çeyiz sandığıydı, tanımadığı gelinlerdi, tanıdığı dr serdar baturlardı konuşmaya başlayınca, ben de bi zeybeğe bağlıyorum hafiften, çökertmeden çıktım da Halilim hesabı, gerçekten ikna oldum Murat nasıl bişeysin ya, kendi repliklerini kendin mi yazıyosun anlamadım gitti. Engin vs Murat skor tabelasını da çok çözemedim, ayrıca bi sabaha kadar SWOT analizimi yapsak Murat ya, tipine kurban.

Kıyamam abla oldum ama ben bu Ahmete hiç kıyamam ya, orucum bana sahip çıkın diyo kuzum. Taş Meclisi Mah. Uçan Leylekler Sok. K.İmparatorluğu Apt. No 6/6 da ayaklarını ovacaklarmış Ahmet hemen git, depresyonlu Sadiye aman haber etme… Yalnız bi önceki mesajdaki „Nasıl güzel mi bari, haybeye gidip almiim“ nedir arkadaş, bu kadar çok çalışmayın ya, yaz yaz bitmedi…

Kız Aşkın ajans mı kuruyon, hayırlı olsun, bu Unkapanı tipli amcayla da ilerde tanısıcaz herhalde. Murat stüdyoyu kese kese bitiremedi, Recep Şaban Ramazan da bildiğimiz en eski üçlemelerdenmiş hakkaten ki balsütyumurta nedir, ücünü de sevmem. Muratın bi anne gibi pasteliyle cartlağıyla stüdyoyu sahiplendiğini gören Tülayin, sen Ahmetle oyna yalnız kaldı çocuk demesi çok manidardı. Çocuğu zombi yaptılar yetmedi, bi de sakız orucu bozar mı sorunsalına sürüklüyorlar. Sadinin beli gerçekten ameliyatlı mı ya, çok bahsi geçiyor da. Tabi herkesin bi bahanesi var, hiç merak etmiyorduk ama 3 aylık hamileymiş smoker ablamız, alman dizilerinde başlı başına themadır hamile kadının şarap neyim içmemesi, bizim dizilerde hamileliğe falan aldıran olmaz da hamilelik ve sigara tezatını öne çıkarmak istemiş anlaşılan yazar. Devirde kötüleşti bi çakmağın Sadice bi ziyaretlik hatrı yok ya la… Kasap koyun dialogları harika ötesi olmuş yalnız, biri hac sakat fitne diyo, diğeri hakan eratik diyo, yalnız hangisi koyun onu netleştiremedik hacı.

Kendi içimizde ne çok şey yaşıyoruz ya, hepimiz de biraz demir biraz çimento fazlalığı oluyo haliyle, hoşgörmek lazım da o nasıl bi pep-pedir arkadaş, Ahmet bey siz gerçek değilsiniz. Sen bi sus da kim konuşursa konuşsun demeyin ayıp, ailecek şaşkınız ne ki millet olarak şaşkınız desek. Yaaayan karakterlerin bile fenomen olduğu dizi, her perşembe star tvde…

Çetin Tekindor olacaktı Vahi Öz oldu ile başladı showa bizimkiler, hazırlan Madagascar Ahmet ile Murat geliyor… I like to move it, move it, aman Dr. Serdar Batura dikkat!!!



Bu bölümün bi ismi olsa “bahane” olurdu hehalde. Ben 6. filoyu taşlamıyordum, denizde taş sektiriyordum, romantik bi serseriyim ben… ben 6. Filoyu taşlamıyordum, martılara simit atıyordum… Allah kimseyi zora düşürmesin… bi kira ödeme-me-sinin yol çalışması bu kadar edebi olamaz arkadaş, kaleminize sağlık…

Ferideye hurma da ikram edermiş, ah Ahmet seni carpet salesman yaktı. Adam halı olmayan eve doktor girer dedi, üstüne de iki halı verdi, ee tabi girmez evine doktor feride, neyse kısmet işte. Birinin bahanesi yine hazır glikoz eksikliği de şu sunucu ablanın bahanesi neydi ya vıcık vıcık… halanın da astımı varmış, Allah‘im tüm dizi karakterlerime sağlık sıhhat ver, daha 4 sezon oynuycaklar yahu… Toklarla da empati yapalım tabi hepimiz kardeşiz, usulca eğiliriz… Salih abi cenaze organizasyoncusuymuş ya la, kırmızı karanfil iyi tercih. Cenaze konuşmaları da ayrı ayrı güzeldi de ben çok yazdım artık yazamıycam hepsi standard tarife gömün gitsin.

Kapanışı da zirvede yapalım, eşsiz bi climax örneği…

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen