Mittwoch, 4. Dezember 2013

White Rabbit

dizisiz kalinca kendimi kitaplara vereyim dedim, yarim kalmis gazap üzümleri beni raftaki durusuyla bile irite edince, bilgisayardaki e-kitapla az biraz gözlerimi yorayim dedim ben neden bu kadar az kitap okuyorum onu bi kez daha anladim, söyle ki.... kitaptaki bi cümlenin pesi sira o kadar yol aldim ki, kumsalda oyun oynarken kendini okyanusun ortasinda firtinaya kürek cekerken bulan o cocuk var ya o benim iste...

bilgisayardaki word dosyasina cift tiklanir, dosya acilir, kitapta nerde kalmistik diye iki yukari bes asagi gidilir... hatirlanir bi kisimdan okunmaya baslanir... okunur, gülünür, okunur düsünülür, buraya kadar iyi, ama okuyup merak edilir kismi fena.... hersey bu cümleyle baslar; "Şimdi de ahtapot evcilleştirme sanatının piri Alper Kamu'nun, cinci hoca Müntekim Gıcırbey ve özel dedektif Ah Muhsin Ünlü için seçtiği akademik nitelikli bir şarkı geliyor... Jefferson Airplane'in nakavt edici icrasıyla... White Rabbitl."

ama gidip bi dinlemek gerekmez mi sarkiyi, dinlenir... ingilizce cok süper ya bi de lyric kontrol edilir, hmmm enteresan vakalar bunlar, o zaman herseyi bilen eksiye gidilir, sözcükcü ne der ögrenilir, daha yetmez alman vikipedicileri ne demistir ona da bakilir... en son eksideki su yorum okunmustur ama paylasilmadan edilemez, paylasilir;

60’lı ve 70’li yıllar batı ve sömürge toplumları için bir dönüm noktasıydı. iki büyük dünya savaşının yıkıcı etkileri, bunun ardından gelen kore ve vietnam savaşı gibi olaylar amerikan gençliğinde, kurulu düzene karşı büyük bir tepki oluşturmuştu. avrupa ülkelerinde de durum farklı değildi. devlet ve dininin tüm kurumları ‘kurulu düzenin’ bir parçası olarak görülüyordu. bu dönemde batı gençliğinin önemli bir bölümü ve bazı batılı entelektüeller yeni arayışlara girdiler. varoluşçuluk, anarşizm vb. akımlar gençler arasında popüler olmaya devam ederken bir yandan da gençler soğuk savaşın ülke içerisindeki antidemokratik uygulamalarına karşı çıkıyor, bütün dünyada ortaya çıkan devrimci kabarışa paralel olarak düzene kökten bir eleştiri getirip; daha adil ve iyi bir dünya yaratabileceklerini düşünüyorlardı. kimi “çiçek çocuk” olmayı seçerek hippi hayatı yaşıyordu, kimi dünyanın sorunlarını çözmek için kollarını sıvamıştı.
bu dönemde -her toplumda olduğu gibi- gençlik hareketleri kendilerine belli bir parça ve slogan belirliyorlardı. türk toplumunda solcular “ankara’nın taşına bak” ya da “ hoş gelişler ola” gibi türküleri okurken; amerika’da ise durum pek farklı değildi. vietnam savaşının uzun sürmesi, abd için milyarlarca dolarlık maddi yük, elli bin dolayında ölü ve insan kayıplarıyla beraber patlak veren “vietnam sendromu” zaman içerisinde tüm toplumu psikososyal açıdan etkilemişti. vietnam savaşı’nda yer alan askerler; jefferson airplane’in “white rabbit” adlı ironik parçasını dinleyip kendilerinden geçerken, vietnam savaşına karşı olan gençlik hareketleri(hippiler, beatnick’ler v.b) ise bob dylan, joan baez, janis joplin, jimi hendrix gibi müzisyenleri dinleyerek topluma tepkilerini gösteriyorlardı.
bu psikolojik durumu –önceden belirttiğim gibi- en iyi anlatan öğelerden biri de 1967 yılında piyasaya çıkan“white rabbit” adlı parça olmuştu. isminden de anlaşılacağı üzere parçanın sözleri lewis carroll’un 1865 yılında yazmış olduğu; çoğu insan tarafından çocuk kitabı olarak bilinen alice’s adventures in wonderland adlı kitabın konusuyla ilgili olup, parça; dönemin sistemini, aile yapısını ve çeşitli söylemlerle uyutulan insanları anlatmaktadır.
bilindiği üzere kitap alice adlı kızın paranoyalarına ve halüsinasyonlarına dair hikayeler içerirken, kimilerine göre bu hikayeler mantar yiyen küçük bir kızın sanrılarını, kimilerine göreyse yazarın cinsel isteklerini(tercihlerini/fantezilerini) anlatmaktadır. oysa sözlerini grace slick’in yazmış olduğu white rabbit adlı parçadaysa her şey farklıdır. grace slick bu parçayı varolan siyasi, askeri ve ailevi sisteme tepki olarak yazmıştır. vietnam savaşı ile çöküşe geçen ve çocuklarını sisteme adapte etmeye çabalayan aileler; bir yandan çocuklarının bir takım kimyevi ve zararlı maddelere bulaşmamasını isterken bir yandan da çocukların zihinlerini çeşitli masallarla uyutmaktadırlar. bu yüzden grace slick küçüklüklerinden beri yalan yanlış şeylerle ya da fantastik masallarla büyütülen bu çocukların, günün birinde tavşan deliğinin nasıl bir şey olduğuna bakmak istemelerinin tepki görmemesi gerektiğini söyler. şarkıda yer alan “tavşan, tırtıl, satranç tahtası, beyaz şövalye, kırmızı kraliçe, fındıkfaresi, satranç tahtası üstündeki adam (beyaz at)” gibi karakterler kitapta da yer alırken; bunların özelliklerine bakıldığında –tavşan haricinde- tüm karakterlerin küçük bir çocuk için ne kadar sıra dışı olduklarını görürüz. bu karakterlerden “kırmızı kraliçe” ve satranç tahtasının siyah-beyaz renkleri edebiyatta paradoksu; parçada ise toplum içerisindeki kargaşayı, vietnam sendromunun etkilerini temsil etmiştir.
böylelikle bu masal ve şarkı sözleri arasında müthiş bir bağlantı yakalamış oluyoruz. alice’s adventures in wonderland aslında bir sosyal-siyasî eleştiri metni olup; birçok okuyucu büyük bir kısmı kraliyete, aristokrasiye, yönetime, hukuk sistemine yöneltilen bu eleştirilerin hiçbirini fark etmezken, hiç değilse okuyucular alice’in kitaptaki o muhteşem çıkışından ilişkilendirmelidirler. bilindiği gibi alice hikayede, şımarık kırmızı kraliçeye, pısırık krala, boynunun vurulması tehlikesine daha fazla dayanamayarak “yeter artık! aslında hepiniz bir deste iskambil kartından ibaret değil misiniz?” deyiverdiğinde, saraydaki herkes birer karta dönüşür. bu da aslında toplumdaki her bireyin hatta ve hatta saraydaki kral/kraliçenin bile sistemin bir parçası olduğunu okuyucuya göstermektedir. parçaya dönülecek olursa bu masallarla uyutulma durumunun yok olması ve biraz daha mantıklı düşünülmesi için bir miktar “magic mushroom ’ un” gerektiği söylenir. bunun etkilerini son satırdaki feed your head gibi keskin bir cümle ile hissederiz. bilinç; ancak mantar ile kafalar beslenerek mümkündür, çünkü insanları ve çocukları çeşitli masallarla uyutan mantar değil toplum ve ailelerin ta kendisidir.
belki alice’s adventures in wonderland dünyada okunan en basit çocuk kitabı olarak görülebilir; belki adına yapılmış white rabbit, lucy in the sky with diamonds , alice gibi parçalardan kişiler pek de anlam çıkarmayabilir. ama var olan psiko-sosyolojik gerçekleri değiştirmek, olanları reddetmek ve bir tarihe önemsizmiş gibi bakmak mümkün değildir. tarih yazılı basından öğrenildiği gibi, müzikle ve onların lirikleriyle de kavranıp yorumlanabilir. önemli olan öylesine dinlenmiş olan müzikten bile bir anlam çıkarabilmektir.

tabi ben kitap okuyordum, degil mi yine yalan oldu o haci, yarin nasipse kismetse

saka bi yana bu masallarla ilgili can dündarin bi kitabinda da sok edici bilgiler vardi ama alice dillere pelesenk olmus artik, ki bi ben okumamisim o masali, hic bilmiyorum, cocukken bana ömer seyfettin kasagi verdiler, ama bayagi kücüktüm, ve orta sona kadar kitap okumadim, öcü gibiydiler benim icin, bazi grimm masallarindan nasiplenmisligim var o kadar

sarki cok güzel be haci editi: 
 
 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen