Mittwoch, 4. Dezember 2013

Keşke yalnız bunun için sevseydim sizi



Yeşilimsi maviş gözlerinde bi Turgut Uyar şiiri içtenliği bulduğum güzel insan, Ali Atay...

 “ben seni kaç yıl sevdim, 
aya kattım ve sevdim, 
yalnızdım çok yalnızdım, 
ay başka mavi başka”… 

Üzerinde depresyon hırkası kum kusup çöl kokan Mecnun’u da rock star Ali’yi de çok seviyorum ben, hani senaryodaki soba borusunda Leyla’yı gören Mecnun’dan sonra tamamdır bu iş diyip kabul etmişsin ya, sırf bu sebepten bile sevilir o soba, tabi biz üzerinde kestane pişiliren, çaydanlık vızırdayan, mandalina kabuklarını esanslaştıran o nostaljik sobayı her hakülarda severdik ama mevzu o değil. Mevzu Mecnun’un dünyasının o sobalı oda kadar oluşu, hayalleriyle zenginleştirtiği o kocaman yoksunluk. Şimdi bize kalan, sembolizm fırında pişirilmiş türlü absürtlükleri “Yokluğunda” şarkısının hüznüne banıp yemek öyle mi… Peki o pullu pullu japon balığı, hala Kireçburnu sahilinde midir, İsmail Abi diye seslensek, “hoop” der mi yeniden. 

“Ben kışın karpuzu, yazın portakalı özlerdim, bi de “Leyla ile Mecnun” çıktı şimdi, hem neden portakal abi, tamam karpuz da sorun yok o çok net kafamda ama neden portakal? Kiraz, şeftali, incir envai çeşit meyve arasında portakalı özlemeye ne ara fırsat bulur insan, bunu bi Burak’a sorabiliyor muyuz? Bir de Onur Abi’yi borç batağına sürükleyen o siyah beyaz filmi izleyemedik biz hala Avusturya’ya da bekleriz. Hani bi derinlik sarhoşluğu kadar olmasa da yükseklik ayyaşlığı da iyidir bence. Eee kış da geliyor, kayak falan mı yapsak derseniz yanınızda o siyah beyaz filmi de getirin. 

Başın döner, gözlerin kamaşır, bilincini yitirmezsin, ötesi uçsuz bucaksız aydınlık. İşler bi kere kötüye gitmeye başladı mı durduramazsın, durdurma da zaten, üstüne çığ düştüyse ve ne hikmetse sen hala hayattaysan kıytırık da olsa yap bi iglo, kimse duymasa da sesini bi kutup ayısı muhakkak duyar, tek başına falan değilsindir bu hayatta ama bak doğru, aldığın hiçbir karar tatmin etmez bu yüzden biter hikayeler. Kar kış iyidir, hooh yapınca boğulanır yaşam zemini ve her nefeste umudunu yaşatırsın. Her kayboluşta yeniden kendini ararsın, buldukların kadar kanayıp yine çığ altında kalırsın, başın döner, gözlerin kamaşır, ama bilincini yitirmezsin, ötesi uçsuz bucaksız aydınlık… Olur öyle, yükseklik ayyaşlığıdır o. Amatör seyirciler için dizi finali ağıtları kitabından alıntıdır, yazarı Fuziliye Azsakallı… 

 Leyla ile Mecnun işte böylesi bi aşktı, çöl daha iyi dedirtti hep, başka ne olsundu seyircinin mazereti… Keşke yalnız bunun için sevseydim sizi.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen