Yeşilimsi maviş gözlerinde bi Turgut Uyar şiiri içtenliği
bulduğum güzel insan, Ali Atay...
“ben seni kaç yıl sevdim,
aya kattım ve sevdim,
yalnızdım
çok yalnızdım,
ay başka mavi başka”…
Üzerinde depresyon hırkası kum kusup çöl
kokan Mecnun’u da rock star Ali’yi de çok seviyorum ben, hani senaryodaki soba
borusunda Leyla’yı gören Mecnun’dan sonra tamamdır bu iş diyip kabul etmişsin
ya, sırf bu sebepten bile sevilir o soba, tabi biz üzerinde kestane pişiliren,
çaydanlık vızırdayan, mandalina kabuklarını esanslaştıran o nostaljik sobayı
her hakülarda severdik ama mevzu o değil. Mevzu Mecnun’un dünyasının o sobalı
oda kadar oluşu, hayalleriyle zenginleştirtiği o kocaman yoksunluk. Şimdi bize
kalan, sembolizm fırında pişirilmiş türlü absürtlükleri “Yokluğunda” şarkısının
hüznüne banıp yemek öyle mi… Peki o pullu pullu japon balığı, hala Kireçburnu
sahilinde midir, İsmail Abi diye seslensek, “hoop” der mi yeniden.
“Ben kışın
karpuzu, yazın portakalı özlerdim, bi de “Leyla ile Mecnun” çıktı şimdi, hem
neden portakal abi, tamam karpuz da sorun yok o çok net kafamda ama neden
portakal? Kiraz, şeftali, incir envai çeşit meyve arasında portakalı özlemeye
ne ara fırsat bulur insan, bunu bi Burak’a sorabiliyor muyuz? Bir de Onur
Abi’yi borç batağına sürükleyen o siyah beyaz filmi izleyemedik biz hala
Avusturya’ya da bekleriz. Hani bi derinlik sarhoşluğu kadar olmasa da yükseklik
ayyaşlığı da iyidir bence. Eee kış da geliyor, kayak falan mı yapsak derseniz
yanınızda o siyah beyaz filmi de getirin.
Başın döner, gözlerin kamaşır,
bilincini yitirmezsin, ötesi uçsuz bucaksız aydınlık. İşler bi kere kötüye
gitmeye başladı mı durduramazsın, durdurma da zaten, üstüne çığ düştüyse ve ne
hikmetse sen hala hayattaysan kıytırık da olsa yap bi iglo, kimse duymasa da
sesini bi kutup ayısı muhakkak duyar, tek başına falan değilsindir bu hayatta
ama bak doğru, aldığın hiçbir karar tatmin etmez bu yüzden biter hikayeler. Kar
kış iyidir, hooh yapınca boğulanır yaşam zemini ve her nefeste umudunu
yaşatırsın. Her kayboluşta yeniden kendini ararsın, buldukların kadar kanayıp
yine çığ altında kalırsın, başın döner, gözlerin kamaşır, ama bilincini
yitirmezsin, ötesi uçsuz bucaksız aydınlık… Olur öyle, yükseklik ayyaşlığıdır
o. Amatör seyirciler için dizi finali ağıtları kitabından alıntıdır, yazarı Fuziliye Azsakallı…
Leyla ile Mecnun işte
böylesi bi aşktı, çöl daha iyi dedirtti hep, başka ne olsundu seyircinin
mazereti… Keşke yalnız bunun için sevseydim sizi.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen