#ölmedenonce
„gitmek istiyor bırak gitsin“, ufka bakıp yol arkadaşıyla uzaklaşsın en bi yakışıklı fil… o gitsin ama sen unutma „sevgilim“ deyişini…
Herkes gider ama „gidene saygı“ nerde sorar insan. Bi „Leyla ile Mecnun“ sıcaklığında uğurlanmaz „yakışıklı fil“ bi „helvalik hatri“ bile yoktur… ki cenazesine bile gidilmez, çok sonra mezarı başında „edebiyat parçalanır“… künyen boynumda, hikayen yarım kaldı, gittin iyi mi ettin sanki…
Uçurum 16. Bölüm "İYİ BİR HİKAYE"
#vazgeçmem
Sen vazgeçmedikçe ben de vazgeçmem, sırf bu yüzden yazmıyor muyum?...
„bayat gazeteci hikayeleri“ anlatılır, eyvah eyvah dedirtilir… seyirci işte, tahtaya vurdu, ağladı, unuttu, sıradaki habere, diziye ya da çaya geçti… ki ben çaya geçenlerden olamam hiç, çünkü çaydan hiç geçemem, vaz-geçemem… çay hayattır çünkü damarlarımda çağlayan… (mecburi reklam: ÇAY ERDAL BAKKALDA İÇİLİR)
Hadi git çek getir, ben de haber yapıyım diyen gazeteci, #vazgeçmem diyip düş şimdi „iyi bi hikaye“nin peşine, izliyorum demli çayımla… ve başlar 16. Bölüm…
„merhaba, kamera nerde, kayıt yapabildiniz mi?“sorusuna olumlu bi cevap yoksa „iyi hikayenin kahramanı“ Eva’nın nerde olduğu sorulur… „amaç“, „araç“tan önce gelir her daim. „Bu kadar mı sorusuna“ „bu kadar, bitti bu iş“ dense de „BİTMEDİ, BEN DAHA ANLATMAYA BAŞLAMADIM“ derken sadece karizmatiktir, inandırıcı değil

„odamı kime verdiler“ cümlesi ilk travmasını dillendirir ulaş beyin. Uzun toplantılara aşinadır, rahat rahat rahatsız eder, kendinden o kadar emindir ki „bugüne kadar duyduğu en büyük hikaye“yi ışık hızında „elimi çabuk tutmam lazım“ telaşında anlatır big bossa „tek bi şansın“ bile mümkünsüzlüğüne yenik düşmez, hop „kameranı bırakma, aaa gitti"

Ah bu modern mimarı, tek suçlu o, o kadar modern ışıldamaktadır ki iş merkezi binası, ulaş çocukluğundaki istanbulu özler, dalar gider kalın çerçeveli, bol sivilceli (günahını almayalım burda make-upa gömülmüş sivilcelerin, yok vallahi yok) ergen lise yıllarına…
ATTENTİON ya da KUTLU için ALLE ACHTUNG!!! Tuvalet kapısındaki iki zıpır nöbetçiden destur alınıp, ulaşa ulaşılır… „Sen 5 milyon daha sökül“ ile başlar yeni bi hikaye…. Lütfen biraz daha dikkat. „gerizekalı, et kafana giricem diye k.cımı yırttım“ cümlesi ile mecnun mecnun „neymiş neymiş“ der çaya düşen izleyici… ve ulaş bey açıklar, „ben ödevi senin yazdığın gibi yazıyorum, senin aklına giriyorum, o yüzden kimse çakmıyo“. o_O çaktım ahbap rahat ol. Ama o da nesi, „et kafa“ yememiş içmemiş yetiştirmiş yetkili kişiye, aman kapıdaki nöbetçilere dikkat, anında yok oluyolar, oysa kutsal bi görevleri olmalıydı onların ama işte görev bilinci sıfır





„Devamı var mı bunun"la magma derin bi kırılma yaşar ve püskürür kızgın lavlar, vallahi o kadar hızlı patlıyor ki korkuyoruz kendisinden. „asıl çaresizliğin peşindeki big boss“ kızgın lavlara coss diye su döküyor, „ablanın hikayesini getir, olur olmaz da patlama, lavlarını da al git“ diyor adeta. „İŞİMİ GERİ ALABİLECEK MİYİM“ odamdaki şişkoyu kovacak mısın diye sorup emin oluyor „hikayenin karından“… yine gülümsüyor, pek yakışıklı kereta

„mail adresinden iş accountunu kullanma pınar“, her an „ulaş“ çıkabilir. Meslek hayatı bi yıl önce bitmiş, gazeteci olmayan bu ulasın mail adresini nerden buldun, bunu da anlamadım ya neyse, herhalde boş zamanlarında “mezba blog” larını falan takip ediyosun…
“sen kendini ne sanıyosun” diye cırlama hemen, “bi arkadaşımız öldü” diye gelip dizideki tüm elemanlara ben cırlarım yoksa, yahu adam öldü, siz ne yaptınız… üzgünüm pınar 6/49 bile doldurmadın. Sahi bodrumda kaç kız var, cook. “bodrumdaki kızlar” ne demek bari “bodruma hapsedilen kızlar” diyin, olmadı kutlu’ca keller’daki kızlar diyin yahu.
“Sen gelmeden bu hikaye bitti!” O_o ben niye geldim o zaman? „iyi karlı bi hikaye“ diye geldim bebek biraz yavaş. „ulaş akıncı ben“ der beyzadem ama o „ulaş akın“dir. Ki biz 26, 27 yoksa 30muydu adem diye sora duralım, ah ah… „bitmedi“ tonlamaya gel, „bakın bu hikayede başka bişey var, siz yaşadınız, o kadar içindesiniz ki göremiyorsunuz, ben görüyorum“, ah o muhteşem retina! „bu hikaye herkesin hayatını değiştiricek, öyle bi hikaye yazıcam ki herkes karlı çıkacak, ben istediğim yerde olucam o bodrumdaki kızlar da kurtulucak, datçaya yerleşicek…“ özgüven de o muhteşem retinanın salgıladığı bi hormon olsa gerek, benim karşımda da „ne karı neyi“ diye zırvalayan pınarlar olsa ben de gel balığa gidelim derim.
„kafaya vurup“ geçmişe gidiyoruz bu sefer, ah o kolidorlar. Son sayıdaki bombalar, bla bla bla. Yine müdür odasına geçmeden “hey müdür bey beni bi dinle” diyesim var. çatladım bize öyle okul gazetesi çıkaracak imkanlar verilmedi, bi heves sınıf için duvar gazetesi hazırlardık. Kıytırık sınıf gazetesi için bile yazıların hocalar tarafından okunup incelenip “iş bu belge zararsızdır hemen asıla” denmesi gerekirdi. Cümle alem okuduktan sonra neyin azarı bu, “sansür mekanizmaların fazla gevşemiş senin, hiç inandırıcı bi müdür değilsin”.
“sosyal club”lerden 15yaş fingirdeşmelerine nasıl bağladıysa artık, neyseki “gerçekler acıdır, biber de acıdır, o zaman biber gerçektir” demiş çocuk, ya “gerçek biberdir” dese ne olacaktı. “eşcinsel olmaktan korkup burnunu kırarlar” adamın biraz yavaş gel, senin gerçekler biber gazından beter. 15 gün uzaklaşıp, ucuz yırtarak geri gelen ulasın kıskanılası gazetecilik macerası biter ama bi özür sayısı şarttır. „bayıla bayıla okunan gerçeklere“ bunu yapamaz ulaş. „ölü orta yazılmazsa sıradan aptal kimsenin okumayacağı hikayeler olurlar“ „herkes seni okusun diye insanların hayatlarını ortaya dökemezsin“ „ben sadece onlar gibi düşünmeye çalıştım“ welldone. „onlar gibi düşünmen yetmez onları düşünmen lazım, kim ne hisseder, üzülürler mi kızarlar mı utanırlar mı“ „insanların yaşadığı şeylerin sorumlusu ben değilim, siz yetenekli olduğumu…“ „ bu kadar acımasız düşüncesiz olduktan sonra yetenek metenek beş para etmez, vazgeç bu işlerden.“ „ asla asla vazgeçmiycem“… uyuyan bi canavarı uyandırıp tekrar uyusun diye ninni söyledi müdür bey. Canavar da „acımasızlığına düşüncesizliğine kılıf etti vazgeçmem inadını“… sahi TT oldu mu #vazgeçmem?
Devam edebilir. Çok yazasım çok izleyesim var…
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen